Ayak bileği; travmaya en çok maruz kalan eklemlerden biridir. Acile başvurulan ortopedi vakalarının başında ayak bileği yaralanmaları gelmektedir. Sporcularda da sık görülen patolojilerden biridir. Basketbol, futbol, hentbol, voleybol, kayak gibi spor dallarıyla uğraşanlarda görülme sıklığı fazladır.
Ayak bileği; üç kemik yapıdan ve üç eklemden oluşmaktadır ve bu yapılar birbirine bağlar ile bağlıdır. Ayak bileği, yürürken vücut ağırlığımızın bir buçuk katına, koşarken ise sekiz katına ulaşan ağırlığımızı taşımaktadır.
Ayak bileği yaralanmaları genellikle eklem kapsülü ve ligamentlerin üzerine binen ve onların gerginlik sınırlarını aşan zorlayıcı mekanik kuvvetlerle birlikte travmaya bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Ayak bileği ekleminin en az stabil olduğu pozisyon, ayak parmaklarımızı ileriye doğru uzattığımız pozisyonudur. Bu pozisyona örnek olarak araba kullanırken gaza bastığımızda ayağımızın aldığı şekil olarak anlatılabilir.
Ayak bileğinin yaralanma pozisyonuna göre yaralanan bağ değişiklik göstermektedir. Bileğin yaralanma mekanizmasına göre iç yan bağlar ya da dış yan bağlar zarar görebilmektedir. Bu yaralanmalar 3 evreden oluşmaktadır.
1. Evrede bağlar gerilir, yırtılmaz. Minimal ödem ve hassasiyet oluşur.
2. Evrede bağlarda kısmi yırtık mevcuttur. Kısmi olarak hareket kısıtlılığı mevcuttur.
3. Evrede tam yırtık mevcuttur. Ödem, kanama ve hassasiyet vardır.
Ayak Bileği Yaralanmaları Belirtileri Nelerdir?
Ayak bileği yaralanmaları belirtileri olarak ödem, ağrı, hassasiyet, deride renk değişimi, kopma sesinin duyulması ve hareket kısıtlılığı görülebilmektedir. Bu yaralanmalar ligament (kemiği kemiğe bağlayan yapı), tendon (kemiği kasa bağlayan yapı), kemik ve yumuşak doku kaynaklı olabilmektedir. Yaralanan mekanizma tanısı, hastanın verdiği bilgilerin yanı sıra fizyoterapistin yapmış olduğu kapsamlı değerlendirmeyle konulmaktadır.
Ayak bileği yaralanmalarında öncelikli olarak detaylı bir değerlendirme yapılmaktadır. Bu değerlendirme sırasında sadece iç ve dış yan bağları değerlendirmek hatalı olacaktır. Bağların yanı sıra subtalar eklem ve sindesmoz eklem olarak adlandırdığımız ayak bileğine yakın bulunan eklemlerin de fonksiyonları değerlendirmeye dahil edilmelidir.
Tedavi programı; manuel terapi, mobilizasyon teknikleri, rehabilitasyon, bantlama ve egzersizden oluşmaktadır. Klinik tedavinin yanı sıra fizyoterapist tarafından kişiye özgü hazırlanan ev egzersiz programıyla da bu süreç desteklenmektedir.
Rehabilitasyon süreci, kişinin günlük yaşam aktivitelerine devam edebilmesini sağlamayı, ayak bileğinin stabilizasyonunu sağlamayı ve arttırmayı, propriosepsiyonu (hareket,pozisyon, vibrasyon ve basınç duyusu) sağlamayı ve geliştirmeyi hedefler.
Eğer kişi, spor hayatına devam edecek bir birey ise rehabilitasyon sürecine ek olarak oynadığı spora yönelik rehabilitasyon programı da bu sürecin içine dahil edilir. Kişinin egzersiz programını düzenli olarak yapması ve sürece katkı sağlaması büyük önem taşımaktadır. Tedavi sürecinin sonrasında kişi günlük hayatına ve spor hayatına kaldığı yerden devam edebilmektedir.